Kahve tutkunuz nasıl başladı, bu merakınızla tanıştıktan sonra kendinizi nasıl geliştirdiniz?
Kahveden çok önce genel olarak içecekler ile ilgilenmeye başladım. Bunun da nedeni tatlarıydı. Bence içkilerin tatları ve tat farklılıkları hiçbir yemekte yok. En basitinden genelde yemeklerin yemeden önce aldığımız aromaları aşağı yukarı nasıl tatlara sahip olduğunu bize söyler. Fakat içeceklerde bu sansasyon çok farklı şekillerde karşımıza çıkabiliyor. Beni çeken bu kuyunun dipsizliğiydi.
Bazı insanlara mutfak iyi gelir. Onlardan biri misiniz?
Mutfak, çok değil ama barları çok severim. İzlemek, incelemek ve içinde çalışmak beni çok mutlu ediyor. Barların mutfaklarda olmayan bir sosyal tarafı var. Direkt müşteri ile konuşabiliyorsunuz; yiyecek, içecekleri ve ürünleri onlarla yüzyüze bir konuşmadan sonra hazırlıyorsunuz. Bu bence servis sektörünün bel kemiklerinden fakat çok üzerinde durulmuyor. Biz mesela Petra’nın servisini tam olarak bunun üzerine kurduk. Alışılmışın kesinlikle dışında fakat çok da iyi işlediğini görüyoruz.
Bu alanda kendinizi geliştirmek, yenilikleri takip etmek için neler yapıyorsunuz?
Çok geziyorum ve sektörden diğer arkadaşlarımızla baya paylaşım içerisindeyiz. Takip ettiğim bloglar da var fakat en yaratıcı fikirleri genelde kendi içimizde üretiyoruz. İçinde bulunduğumuz sektör o kadar yeniki bizim gibi şirketler bütün endüstriye yön verebiliyor. Bu çok heyecan verici.