Skip to main content

STUDIO VISITS: SEVERJ STUDIO

STUDIO VISITS: SEVERJ STUDIO

Uzun uzun sohbet ettiğimiz, bol bol kahve içtiğimiz harika bir gün oldu. Yaratıcılığı, yeteneği ve estetik anlayışıyla Zeynep bizi kendine bir kez daha hayran bıraktı. “Petra Studio Visits” serisinin ilki olan bu röportajı okuduktan sonra; Gayrettepe şubemizin içinde yer alan General Store’da Severj Studio’nun el yapımı seramiklerini ziyaret etmeniz de mümkün!

 

Sanata bakış açını nasıl tanımlarsın?

Tanımlaması zor benim için, tamamen hissiyat. 

Severj Studio’yu açma fikri nasıl doğdu ve bu süreç nasıl ilerledi? 

Uzun zamandır kendime ait bir oyun alanım olsun istiyordum ama öyle bir imkanım ya da üretimim yoktu. Mimariye, mobilyalara ve objelere olan merakımla başladı. Ellerimle bir şeyler üretmek istediğimi biliyordum ama nasıl yapacağımı çözmem zaman aldı biraz. İlk cam üfleme kursuna giderek, sonra da torna eğitimi alarak seramik öğrenmeye başladım. Arada gidip geldiğim bir bina vardı arkadaşlarımın stüdyolarının olduğu, orada bir oda boşalınca tuttum ve her şey çok çabuk gelişti. Bu oda bir süre tüm topladığım objelerimi ve mobilyalarımı biriktirdiğim bir yaşam alanıydı. Çamuru anlamam, süreci öğrenmem ve sevmeye başlamam burada oldu. Günlük hayatta görmekten ve kullanmaktan mutlu olacağım fonksiyonel objeler üretmekti amacım, kendim için. Bir noktada artık sadece kendim için değil; gördüğü, kullandığı eşyalardan haz alan, el yapımı işlere değer veren insanlar ve onların alanları için de üretmeye başladım.

Alışılmışın dışında formlar, organik ve geometrik dokular, beklenmedik şekiller kullanıyorsun. Yaratım sürecinde sana neler ilham veriyor?

Tornanın başında bolca zaman geçiriyorum, kendiliğinden oluyor çoğu zaman, bilmiyorum. Bazı beğendiğim formların kalıplarını alarak çoklu adette üretmeye başlıyorum, bazen de çıkan parçaları ayırıp farklı şekillerde geri birleştiriyorum, deneyerek ve yanılarak üretiyorum işlerimi. Son zamanlarda 3D modellemeyi öğrenmeye çalışıyorum. Tornada sadece yuvarlak tabanlı işler çıkarmak mümkün, yetinemiyorum bazen. Eskizini yaptığım hoşlandığım formları bastırmak ve devamında seramikten üretip kullanıyor olmak heyecanlandırıyor beni.

Stüdyon otantik kültürle modern sanat arayışının kesiştiği bir noktada, Tophane’de. Burada bulunmak ve İstanbul’da yaşamak yaptığın işi nasıl etkiliyor?

Bizim olduğumuz bina kurtarılmış bölge gibi. İstanbul demezdim. Tophaneyi de ayrıca bayağı seviyorum garip bir şekilde, gittiğim her yere, özellikle de Perşembe Pazarı ve Eminönü’ne ulaşımı çok kolay. Mahallede bir şeyleri üst kata taşımama yardım eden, her sabah selamlaştığım tatlı insanlar ve esnaflar da var.

Türkiye’de sanatçı olmakla ilgili neler söyleyebilirsin?

Türkiye’de bu şartlarda mutlu ve kaygısız bir insan olmak zor sanki herkes için, kendi ufak işini kurarak yaşamını devam ettirmeye çalışıyorsan özellikle. Çok şanslıyım, çünkü ailem ne yaparsam yapayım beni her zaman destekliyor. Ben yaşadığım şehre, özellikle de atölyeme çok aşığım. Yaşamın iyi taraflarını görmeye çalışıyorum şimdilik, çocuksu ruhumu kaybetmeden ve oyun oynamaktan vazgeçmeden üretmeye devam etmeye çalışıyorum sadece.

Hayatında yer etmiş ve kariyerini derinden etkilemiş kişiler kim?

80’li yıllarda bir araya gelen Memphis ekibi. Bu işleri benimle tanıştıran, bildiklerini ve kitaplarını paylaşan Eren, bizim binadaki en eskilerden biri, çok sevdiğim bir arkadaşım. Bir de koleksiyonuyla Jim Walrod. Kendisi iç mimar ve tasarım gurusuydu, geçen sene aniden vefat etti, nasıl olurdu bilmiyorum ama onunla tanışmayı çok istiyordum. Kimsenin yüzüne bile bakmadığı parçaları bulup toplamış zamanında. Kimi beğenmiş kimi nefret etmiş. Memphis biraz öyle bir şey. Koleksiyonu, sevdiği ve desteklediği tüm sanatçılar, sevdiği ve sevdirdiği parçaların neredeyse tamamı ikonik tasarımlar ve tasarımcılar, mimarlar. Akımlar popüler olmadan evvel bunu görebilen ve zevk alan insanların hayranım, sonrasında ne popülerse ona saldırıyoruz zaten. “Time is the only real critic that matters” demiş bir röportajında, kesinlikle katılıyorum, bekliyorum ve ben de gözüme güzel gelen her şeyi olabildiğince toplamaya devam ediyorum.

Peki ya gözünü alamadığın eserler?

Çok var… İlk aklıma gelenler Marcel Breuer, Wassily Chair. Sottsass’ın tüm işleri. Seramik olarak da Eric Roinestad’in seramikleri ve Cody Hoyt’un yarattığı her şey. Aldo Rossi'nin Alessi koleksiyonu. Saysam bitmez. 

İlk seramiğinden son seramiğine neler değişti senin için?

Ben değiştim, zevkim değişti. Değer verdiğim şeyleri kaybetmeye alışıyorum işlerim kırılıp çatladıkça, seramikte çok fazla kayıp yaşanabiliyor üretim sürecinde. Yine de aynı özeni gösterip her parça üzerinde dikkatlice çalışmaya devam ediyorum. Çok sabırsızımdır normalde, kolay demoralize olurum. Daha sabırlı bir insan olmaya başladım. Törpüleniyorum ve büyüyorum zamanla, bu da işlerime yansıyor. Üzerimden atmaya çalıştığım ama bir yandan da sevdiğim simetri takıntım oluştu zaman içinde. Organik formlardan çok hoşlansam da, keskin çizgilerden ve gözümü simetrik olarak rahatsız etmeyecek işler üretmekten keyif alıyorum. Tornada çalışmaktan dolayı oldu muhtemelen, asimetrik ve yamuk olana tahammül edemez hale geldim. Zamanla orta yolu bulurum heralde.

Biçim ve estetik arasında sıradanlıktan uzak, özel bir bağ kuruyorsun. Yeteneğinin kişisel pratiğine yansımaları ne oldu?

Yetenekli olmakla pek alakası yok bence bu işin, sadece daha çok yaparak ve öğrenerek gelişiyorsun.

Seramik yaparken neler hissediyorsun?

O günkü duygu durumum nasılsa öyle hissediyorum.

Kendi ütopyanı tarif edebilir misin?

Ütopyamdan çok uzak değilim, yaşadığım hayatı bayağı seviyorum. Daha mobil olarak yaptığım işe devam etmek istiyorum. Kaygıdan uzak ve doğa ile biraz daha iç içe olursam tamamdır. 

Bize biraz kahve rutininden bahseder misin?

Genelde sabahları evde kahvemi demliyorum ve matarama koyup yürüyerek atölyeye iniyorum.

Çalışırken içtiğin kahvede aradığın, olmazsa olmaz özellikler var mı?

Kolay içimli olması ilk tercihim. Süt sevmiyorum. Çoğu zaman sade filtre kahve içerim.

Nitelikli kahveyi stüdyo hayatınla nasıl ilişkilendirirsin?

Kahve güne enerjik başlamam için çok iyi bir tekme oluyor, üşengeçliğe yatkınım ve keyifime çok düşkünüm. Kahve içme alışkanlığım 1-2 yıl öncesine kadar yoktu, yeni yeni anlıyorum ve seviyorum.

Son olarak adet yerini bulsun, gerçekleştirmek istediğin en büyük hayalin ne?

Koleksiyonumu giderek büyütmek ve hayalimdeki evde hepsiyle iç içe yaşamak.